Türkiye Sağlık ve Sosyal Hizmet İşçileri Sendikası’nın (Sağlık-İş) aylık çıkan Yeni Adım dergisinde habertaekwondo.com sitesi Genel Müdürü ve 3. Dan Taekwondo Antrenörü Ali Ufuk Özalp‘ın yazısı yer aldı.
“Geçmişten Günümüze Olimpiyatlarda Türk Taekwondosu” başlığıyla çıkan yazıda taekwondonun Türkiye’deki gelişimi, geçmiş olimpiyat başarılarımız ve taekwondo sporunda başarının artması için öneriler yer aldı.
Yazının yayımlamasında emeği geçen başta Seda Akyüz TAŞDEMİR (Türkiye Sağlık ve Sosyal Hizmet İşçileri Sendikası Basın Müşaviri) ve diğer bütün Yeni Adım dergisi ekibine teşekkür ederiz.
Yeni Adım dergisinde yayımlanan yazı:
Geçmişten Günümüze Olimpiyatlarda Türk Taekwondosu
Taekwondo Nedir?
TAE; ayak, KWON; el anlamına gelmektedir. DO ise, ahlak ve fazilete ulaşmak için takip edilmesi gereken düşünce ve davranış biçimidir. Taekwondo kelime anlamıyla el ve ayaklarla uygulanan savunma ve vuruş tekniklerinden oluşan, sporcuda ahlaki değerlerin yüceltilmesine katkıda bulunan bir spor dalıdır. Taekwondo, uzak doğu ülkelerinden Kore’nin milli sporu olup, bu ülkede doğmuş, gelişmiş ve zamanla dünyaya yayılmıştır.
Taekwondo kendi içinde icra edilen bölümler açısından dörde ayrılır. En öne çıkan bölümler Kyorugi (Müsabaka) ve Poomsaedir (Hayali dövüş, temel teknikler). Diğer iki bölüm ise Kyokpa (Kırış), Hasinsool (Savunma ve saldırı teknikleri). Müsabakalar ve Poomsae yarışmaları olimpik ve dünya şampiyonaları düzeylerinde yapılmaktadır. Diğer bölümlerin ise yarışmaları ve müsabakaları yoktur, genelde gösterilerde icra edilir.
Taekwondo’da kuşaklar temel sırasıyla; beyaz, sarı, yeşil, mavi, kırmızı ve son olarak siyahtır. Kuşak renklerinin her birinin Taekwondo’da farklı bir anlamı vardır, ustalığı doğru gider. Her bir üst kuşak bir alt kuşağına göre daha ileridedir ve altı-üstüne “Hocam” diye hitap eder. Beyaz kuşak takarak saflık, temizlik anlamlarıyla yeni başlayan sporcular, siyah kuşağa yani olgunluğa erişene kadar uzun bir yol izler. Siyah kuşak olan bir taekwondocu için artık farklı bir kuşak söz konusu değildir. Siyah kuşaktan sonra “Dan” dereceleri başlamaktadır. 1’den 9’a kadar siyah kuşak dan dereceleri vardır.
Taekwondo Federasyonu Nasıl Kuruldu?
Taekwondo, 20. Yüzyıla gelene kadar geçirmiş olduğu evrimler sonucunda bugünkü şekline dönüşmüş, 1905 yılında da bir yarışma sporu olarak kabul edilmiştir. Nihayet 1966 yılında Uluslararası Taekwondo Federasyonu kurulmuştur. 208 ülke bu Federasyona üye olup, bugün taekwondo milyonlarca insanın yaptığı bir spor dalı haline gelmiştir. Taekwondo sporunun ülkemize gelişi de 1960’lı yıllara rastlamaktadır. 1968 yılında resmi olarak Judo Federasyonu bünyesinde faaliyetlerini sürdürmeye başlamış ilk defa 1976 yılına resmi olarak Avrupa Şampiyonasına katılmış ve ülkemiz takım halinde Avrupa ikincisi olmuştur.
1981 yılında Judo Federasyonu’ndan ayrılarak müstakil federasyon olan Taekwondo Federasyonu Başkanlığına Mithat KOR getirilmiştir. Mithat KOR’un başkanlığı kısa sürmüş (12.01.1981-22.02.1982) 1982-1995 yılları arasında da Taekwondo Federasyonu Başkanlığını Prof. Dr. Esen BEDER yapmıştır. 1982 yılında Prof. Dr. Esen BEDER başkanlığında oluşan federasyon kurullarının çalışmaları başarı grafiğini arttırmış bu çalışmada Teknik Direktör olarak görev üstlenen İsmet IRAZ’ın bilinçli, disiplinli çalışma ve isabetli karar görüşleri ile ülkemizde taekwondonun yapılması hızla devam etmiş, uluslararası alanda da birçok başarılara imza atılmıştır. 1996-2003 yıllarında başkanlık görevini yürüten Cengiz YAĞIZ’ın görevden alınmasıyla yerine Prof. Dr. Metin ŞAHİN Federasyon Başkanlığına seçilmiştir. Prof. Dr. Metin ŞAHİN halen Türkiye Taekwondo Federasyonu Başkanlık görevini yürütmektedir.
Türkiye Taekwondo Federasyonu 400 bine yaklaşan lisanslı sporcu sayısı ile ülkemizde futbol ve satranç branşlarının ardından en çok sporcuya sahip federasyon olurken, kazandığı madalya sayısı ile de her zaman ilk 5 içinde yer almıştır.
Taekwondo yukarıda da bahsedildiği gibi ülkemizde futbol ve satrançtan sonra en çok lisanslı sporcuya sahip spor dallarından biri. Gösterilen ilgi ise gün geçtikçe artmakta. Sadece bir spor dalı olmasının dışında bir disiplin ve ahlak felsefesi barındırması onu insanı bir bütün olarak şekillendirmesinde büyük rol oynuyor.
Türk Taekwondosu ve Olimpiyatlar
Paris 2024 Yaz Olimpiyat Oyunları yeni tamamlanmışken Türk taekwondosunun olimpiyatlardaki serüvenine bir göz atalım isterseniz. Bu bölümde yeri geldiği için Türk taekwondosunun sadece olimpiyat başarılarına değinilecektir, yoksa Dünya ve Avrupa Şampiyonaları’nda sayısız başarıları imza atan milli sporcularımız vardır.
- İlk kez Sidney 2000’de bronz alan Hamide Tosun ile olimpiyat madalyası kazanan Türk taekwondosu başarılarını Atina 2004’te Bahri Tanrıkulu ile gümüş, Pekin 2008’de Azize Tanrıkulu ile gümüş, Servet Tazegül ile bronz madalya elde ederek sürdürdü.
- Londra 2012’de Servet Tazegül altın, Nur Tatar gümüş madalya alırken Nur, Rio 2016’da bronz madalyayla döndü. 2012 yılında Londra’da gümüş madalya kazanan Nur TATAR ise, 2016 yılında Rio Olimpiyat Oyunları’nda bronz madalya elde ederek, üst üste 2 olimpiyat oyununda madalya kazanan ilk Türk kadın sporcu unvanını kazanmıştır.
- Tokyo 2020’de Hatice Kübra İlgün ve Hakan Reçber, repesajdan bronz madalya maçları yaptı. Önce Hakan, ardından da Hatice Kübra karşılaşmalarını kazanarak Türkiye’ye Tokyo 2020 Olimpiyatlarından ilk madalyaları getirdi.
- Paris 2024’te Nafia Kuş Aydın, olimpiyat üçüncüsü olarak ülkemize bronz madalya kazandırdı.
- Paris 2024’te Nafia Kuş Aydın’ın aldığı bronz madalya ile Türkiye’nin taekwondoda kazandığı olimpiyat madalya sayısı 10’a çıktı. Nafia Kuş Aydın’ın bu başarısı Türkiye Taekwondo Federasyonu’nun olimpiyatlarda madalya kazanma serisini de devam ettirmiş oldu.
Başarılarla Yetinmemek Gerek
Yukarıda Türk taekwondosunun olimpiyat başarılarından bahsettik, Dünya ve Avrupa Şampiyonaları’nda sayısız başarılarımızın olduğunu vurguladık. Her ne kadar dünya taekwondosunda sayılı ülkelerden olsak da yine de “nasıl daha başarılı oluruz” sorusunu sormanın önünü kapatmamalıyız.
- Taekwondocular spor hayatlarına imkân dahilinde mahallerinde, semtlerinde, şehirlerde amatör taekwondo salonlarında spor hayatlarına ilk adımlarını atıyorlar. Sporcunun tek destekçisi onu yetiştiren hocası ve ailesi oluyor. Büyük bir kulüp bünyesinde değilse; malzemeler, giyim, müsabakalara katılım için şehir dışına çıkma, konaklama, yeme-içme vs. bütün masraflar sporcuya ve ailesine ait. Bu açıdan federasyon ve bakanlık lisanslı sporculara düzenli spor bursu desteği sağlamalı, başarı gösteren sporculara destekler katlanarak arttırılmalı.
- Eğitim hayatı ile spor yaşantısı ne yazık ki çoğunlukla eş zamanlı ilerlemiyor. Aileler ve öğretmenler, spor hayatının eğitim hayatını bitireceği kaygısıyla sporcuların tam olarak branşına zaman ayırmasına kısıtlamalar getirebiliyor. Çoğu alanında iyi sporcu eğitim hayatına devam için sporu bırakmak zorunda kalabiliyor. Ülkemizde spor liseleri hayata geçti ama özellikle taekwondoya daha küçük yaşlarda başlanması gerektiği için spor okullarının yapısı veya eğitim müfredatında sporla birlikte yürüyecek düzenlemeler yapılabilir. Taekwondo disiplin ve ahlakını alan bir sporcu aynı zamanda sağlığının iyileşmesi ile birlikte hem fiziksel hem ruhsal olarak çağımızın tehlikelerine karşı tam savunmalı hâle gelir. Sigara ve uyuşturucu madde kullanımı, ekran bağımlılığı, hareketsizlik, bireycilik gibi ilerde toplumda da sorun teşkil edecek etkenler daha ortaya çıkmadan sporla önlenebilir.
- Taekwondoda milli takımı oluşturma kıstasları açık ilan edilmeli. Taekwondo için “milli takım seçme müsabakaları” daha fazla sayıda, daha şeffaf, daha adil ve daha düzenli yapılırsa sıkletlerde sürekli yenilenme ve en başarılı sporcuları bulma şansımız o kadar artar.
- Federasyonlar, sporcu ve antrenörler arasında iletişim, dayanışma ve uyum ne kadar fazla olursa o branşta başarı da bir o kadar artar.
- Ülkemizde futbolun tahakkümü olduğu bir gerçek. Bu kadar ön planda olan bir spor dalına harcanan maddiyatın karşılığında başarılardan söz etmek zor. Ülkemizde büyük kulüplere bakıldığında borç içinde harcamalara devam ediyorlar. Bu yatırımlar artık taekwondo başta olmak üzere diğer başarıyı daha çabuk getirecek ve dünyada hızla yükseleceğimiz spor dallarına yapılmalı.
- Kamuoyunda belli başlı spor dallarını öne çıkarmak yerine çocukluk çağından itibaren çeşitli spor dallarına ilgi uyandıracak yayınlar yapılırsa farklı dallarda başarı kazanma oranımız artacaktır.